1 Eylül 2009 Salı

korkmasana.



Bazen canını çok fazla şey yakabiliyor. Fakat aynı zamanda gülebiliyor ve aksini ispat edebiliyorsun. Canın acıyor, çok acıyor; ama bırak başkasını, senin bile umrunda değil. 
Bazen gözyaşlarının, kendini ifade ettirmesini bekleyebiliyorsun. Hiçbir işe yaramadığını görünce neden akıttığın konusunda kendini salak ve pişman hissediyorsun. Bunun için ağlamadığını bilsen bile… 
Hemen yarın olacak diye düşündüğünde, dün sana çok geçmiş geliyor. ‘Ne yapacağım diye’ krizlere giriyorsun. 
İnsanların rahatlaması için kendine küfrettiriyorsun ve suçlamaları sadece gözlerine bakarak izliyorsun, içini kemirseler de… 
Boşlukların çeşitli hazlarla, kıskançlıklarla, suçlamalarla, hırslarla, yalanlarla, kahkalarla ve kıymetsiz dualarla (!) doldurulmasına anlam veremiyorsun. Zaman zaman ‘onlar’dan hiç farkın olmadığını görsen bile… 
Farkındalığını ve salak olmadığını, sevdiğin ya da sevmediğin yüzlere suskun bakarak belli etmiyorsun. Susuyorsun. Fakat, yoruluyorsun. Pek çok şey gibi bu da seni çok yoruyor. Biliyorsun, devam ediyorsun. Biliyorsun ki yorgun gözlerle o yüzlere bakarken hala anlayamayacaklar. 
İnsanlardan, sevdiklerinden çok fazla şey bekliyorsun. Bırak hayat kısa, yalancı geçirsinler ne olacak? 

Annenden tek beklediğin ise kimi zaman bir öpücük, kimi zaman ballı süt. Sana ne kadar kızgın olsa da öpeceğini, yapacağını biliyorsun. Bu yüzden ballı sütün keyfi başka oluyor, içini ısıtıyor ve daha çabuk iyileştiriyor. 

Kesildim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder